Türkçülük Fikir Akımı ve Türkçülüğün Esasları-Ziya Gökalp

            Fransız İhtilali'nin (1789) beraberinde getirdiği milliyetçilik akımı, tüm uluslar arasında yavaş yavaş yayılmaya başlamış ve bu akımın önem kazanması bütün çok uluslu devletlerde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğunu da  önemli ölçüde etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu, ulusların kendisinden kopmasını engellemek amacıyla Osmanlıcılık ve İslamcılık gibi fikir akımlarını ortaya atmış ve azınlık, Müslüman halka eşit muamele göstermek amacıyla Meşrutiyet ve Islahat Fermanını uygulamaya sokmuştur. Ancak ne kadar uğraşılsa da ulusların kopmasına engel olunamamış ve Balkan savaşlarıyla birlikte bu fikir akımları geçerliliklerini yitirmiştir.

           Osmanlı'da meydana gelen bu milliyetçilik hareketleri devrin aydınlarını da derinden etkilemiş ve Türk aydınları da milliyetçilik kavramına önem vermeye başlamıştır. Yusuf Akçura, Ziya Gökalp gibi isimler batılı sosyologları, düşünürleri takip etmiş ve Türk milliyetçiliğini benimsemişlerdir. Bu amaçla yazılar, kitaplar vb. yayınlayarak Türklük bilinci uyandırmaya çalışmışlar ve bu doğrultuda edebiyat, sanat, dil ve sosyal çevre başta olmak üzere Türkçülüğün etkin olmasını benimsemişlerdir.

          Türkçülük fikir akımını sistemli bir şekilde ele alan eserlerden biri olan Türkçülüğün Esasları, ilk Türkçüleri (A. Vefik Paşa), Türk dili, kültürü, tarihi, medeniyeti gibi kavramları ele almış ve incelemiştir. Eserde Ziya Gökalp, Türk toplumunun oluştururken doğu ile batıyı birleştirmek yerine sadece batıyı örnek almamız gerektiğini savunmuştur. Batıyı örnek alırken kendi kültürümüzden ve dini inançlarımızdan ödün vermeden yapmamızı, yani batının bilimi ve ilmini almamız gerektiğini savunur. Ayrıca Tanzimat aydınlarının düşündükleri gibi doğu ile batının birleşemeyeceğini düşünmüş ve bunu şu sözleriyle açıklamıştır: "Doğu medeniyeti ve batı medeniyetini birleştirmeye çalışmak Orta Çağ'ı Yeni Çağ'da yaşatmak demekti." diyerek bunun başarılı olamayacağını dile getirmiştir.

          Gökalp, İslamiyetin etkisi ve Tanzimat'ın ilanı ile birlikte önce doğu, sonra batıya doğru yönelmemiz nedeniyle seçkin sınıfın Türk kültüründen uzak kaldığını ama bu süreçte halkın kendi kültürünü korumaya devam ettiğini, bu nedenle aydınların Türk kültürünü en iyi şekilde öğrenebilmesi ve inceleyebilmesi için halka inmesinin gerekliliğini savunmuştur. Yine aynı şekilde Türk dilinin sadeleşme çalışmaları yapıldığı dönemde konuşulan dilin temel alınması gerektiğini savunmuş ve tasfiyeciliğe açık bir şekilde karşı çıkmıştır. Çünkü her dil olduğu gibi Türkçe de farklı dillerden sözcük alabilir, bu nedenle dilimize yerleşmiş ve Türkçede karşılığı olmayan sözcüklerin kullanılmaya devam edilmesi gerektiğini savunmuştur. Ayrıca edebiyatta da halk edebiyatının örnek alınması ve şiirde milli vezin olan hece ölçüsünün kullanılmasını savunmuş ve genç  edebiyatçıları bu konuda teşvik etmiştir. 

             Cumhuriyetin ilk yıllarında Ziya Gökalp'in yazmış olduğu bu eser, Osmanlı'nın son devirlerinden itibaren etkili olan Türkçülük akımının sistemli bir şekilde ele almış ve yeni kurulan Türk devletinin  hangi temeller üzerinde durması gerektiğini açıklamıştır. Toplumsal hayatta milli benliğin önemi vurgulayan Gökalp, bir milletin milli bilincini yitirdiği anda yok olacağını savunmuş ve Türk milletinin Türklük kimliğini unutmaması gerektiğini söylemiştir. Türkçülük kavramını çeşitli yönleriyle ele alan Gökalp, Türkçülük akımının yayılmasında etkili olan isimlerden biri olmuştur.














Yorumlar