Milli Edebiyat topluluğunun oluşmasında, edebiyatta milli bilincin ortaya çıkmasında etkin rol oynayan isimlerden biri olan Ömer Seyfettin, 1911 yılında yayımladığı Yeni Lisan makalesi ile edebiyat dilinde konuşulan Türkçeyi hakim kılmayı amaçlamış ve yıllardan beri kullanılan aruz ölçüsünün yerine milli ölçümüz olan hecenin kullanılmasını amaçlamıştır. Ömer Seyfettin bu makaleyi yayımlamasından sonra kendisi de eserlerini bu kurallara bağlı kalarak oluşturmuştur. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp'ın de teşvikiyle Yeni Lisan yazısını yayımladıktan sonra ordudan ayrılmış ve zamanını tamamen kültürel konulara ayırarak hayatını yazılarıyla kazanmaya başlamıştır ama Balkan Savaşlarının patlak vermesi üzerine tekrar orduya girmiş ve bu savaş sırasında Yunanlılara esir düşmüştür. Bir yıl sonra İstanbul'a dönüşüyle birlikte tamamen ordudan ayrılmış ve yazılarıyla hayatını kazanmıştır.
Türk dili ve edebiyatına Yeni Lisan makalesiyle yön veren sanatçı, konuşulmakta olan İstanbul Türkçesinin edebiyatta kullanılmasını savunmuş ve dilimize yerleşmiş olan Arapça-Farsça kelimelerin kullanımına devam edilmesi ama Türkçe dil bilgisi kurallarına bağlı kalınması savunmuştur. Osmanlıcanın yapay bir dil olduğu ancak Türkçe fiillerin varlığını koruması sebebiyle Türkçenin aslına dönebileceğini savunmuştur. Ömer Seyfettin, Yeni Lisan makalesiyle Ziya Gökalp'in dikkatini çekmiş ve Gökalp onda aradığı yazar tipini görmüştür.
Genç Kalemler'de yayımladığı hikayeleri ile ünlenen Ömer Seyfettin, edebiyata ilk olarak şiir türüyle adım atmıştır. Servet-i Fünûn etkisi görülen ilk şiiri Lâne-i Garâm, II.Mesşrutiyet'ten önce olan çoğu şiiri gibi aruzla yazılmıştır ve konusu aşktır. 1911 yılında ise şiirinde ciddi değişiklikler görülmeye başlar, 1914'ten itibariyle ise tamamıyla hece ölçüsünü benimsemiştir. İlk şiirlerinde Tevfik Fikret etkisi görülen sanatçının bu dönemden itibaren Ziya Gökalp etkisi görülmeye başlar. Şairler Derneği'nin kurucularından biri olmuş ve şiirde Türk destanlarından yararlanılmasını savunmuştur.
Hikaye türünün usta isimlerinden olan Ömer Seyfettin'e gelene kadar hikayeye fazla önem verilmemiş, romanın yanında ara ara yazılan bir tür olmuştur. Ömer Seyfettin ise hikayeyi başlı başına bir tür olarak görmüş ve hikayeciliği meslek haline getirmiştir. İlk hikayesi olan Tenezzüh ile birlikte Maupassant tarzı olan giriş, gelişme ve sonuçtan oluşan olay hikayeleri denen tarza yazmış ve bu hikayeleriyle Türk hikayeciliğinde önemli bir yer kazanmıştır. Konularını gerçek hayattan alan, milli bilinci uyandırma amacı güden, yer yer mizahi bir dille toplumun aksak yönlerini eleştiren ve bazen kişisel hayatından izler taşıyan hikayeler yazmıştır. I.Dünya Savaşı sırasında yazdığı hikayelerle halkın moralini yükseltmek amacıyla konusunu Osmanlı tarihinden alan 'Başını Vermeyen Şehit, Pembe İncili Kaftan, Vire, Forsa, Topuz' adlı hikayelerini yazmıştır. Bunun yanı sıra milli şuuru uyandırmak amacıyla Primo Türk Çocuğu, Bomba, Kızıl Elma Neresi?, Eshâb-ı Keyfimiz gibi hikayeler yazmış; sahte aydınlara(Kurbağa Duası, Hâtiften Bir Seda, Perili Köşk, Nezle), Batı'nın Doğu'yu yanlış anlamasına (Gizli Mabet) yönelik olan eleştirel ve mizahi bir dille hikayeler yazmıştır. Hikayelerinde mekan olarak yurdun dört bir yanı seçilmiş ve ideal karakterler yaratılmıştır. Karakter yaratmada başarılı olan yazarın her hikayesinin teknik açıdan mükemmel olduğu söylenemez, bazı hikayeleri fıkra özelliği göstermektedir.
Ömer Seyfettin roman türünü geçme girişimi olan Efruz Bey ve Cabi Efendi tipleriyle oluşturduğu hikayeleridir. Roman türüne en uygun olan eseri ise Yalnız Efe'dir. Kalevala ve İlyada adlı eserleri çevirmiştir.
- Cavid Paşa'dan kiralamış olduğu Kalamış koyundaki yalısına 'Münferit Yalı' demiş ve bu yalıda tek başına yaşamıştır.
Eserleri;
- Ashâb-ı Kehfimiz (Hikaye)
- Harem (Hikaye)
- Efruz Bey (Hikaye)
- Yalnız Efe (Hikaye)
- Yüksek Ökçeler (Hikaye),
- Gizli Mabet (Hikaye)
- Bahar ve Kelebekler (Hikaye)
- Beyaz Lâle (Hikaye)
- Asilzâdeler (Hikaye)
- Bomba (Hikaye)
- İlk Düşen Ak (Hikaye)
- Mahcupluk İmtihanı (Hikaye)
- Dalga (Hikaye)
- Nokta (Hikaye)
- Tarih Bir Ezeli Tekerrürdür (Hikaye)
- Vatan! Yalnız Vatan
- Mektep Çocuklarında Türklük Mefkuresi
- Turan Masalları: İhtiyarlıkta mı Gençlikte mi?
Yorumlar
Yorum Gönder