Türk Edebiyatında İsmail Sefa

             Servet-i Fünûn topluluğunun faaliyetlerini etkin olarak sürdürdüğü yıllarda yaşamış olan İsmail Sefa, bu dönemde Servet-i Fünûn sanatçılarını yakından tanımasına ve eski-yeni tartışmalarında çoğu zaman onların tarafında olmasına rağmen Servet-i Fünûn topluluğuna katılmamış ve bağımsız sanatçı olarak eser vermiştir. 

                Edebiyat eski-yeni şiir tartışmalarının yoğun olduğu bu dönemde eski şiir taraftarlarını da kırmamaya çalışan sanatçıya Muallim Naci, 'Şâir-i Mâder-zâd(anadan doğma şair)' lakabını vermiştir. İlk şiirlerinde bulunduğu ortamın eski edebiyat geleneğine bağlı olması nedeniyle Muallim Naci'nin sanat anlayışından etkilenerek eserlerini ortaya koymuştur. Sonrasında yeni edebiyatla ilgilenmeye başlamasıyla birlikte kendi sanat çizgisini bulmuştur. Şiirlerinde ele aldığı konular ve şiir zevki açısından Servet-i Fünûn sanatçılarına benzerken; nazım şekillerine ve kurallarına uymadaki gösterdiği çaba ve dikkat açısından da eski edebiyat sanatçılarının özelliklerini gösterir. Şiirlerinin başlıca temaları aşk, tabiat ve aile hayatıdır. Şair tabiatı izlenimci bir bakış açısıyla anlatır(empresyonist). Bu konular dışında metafizik ve felsefi konuları da şiirlerinde ele almıştır.

                 İsmail Sefa, klasik edebiyatı iyi bilen ve bu bilgisini ustaca kullanabilen bir şairdir. “Birkaç senedir şiir hakkında sırası düştükçe söylemekte, vakit buldukça yazmakta olduğum fikr-i mahsûsuma dair bugün biraz daha izahatta bulunmak isterim: Şiir ile nazmı büsbütün ayrı gördüğüm için bir manzumeyi teşkil eden abiyâttan mısradan bazısına şiir, bazısına nazım diyorum. Şiiri kimse benim söylediğim gibi söylemedi, benim ayırdığım gibi ayırmadı. Bu telakki, bu tefrik-i indidir. Herkesin ihtisas ettiği meslekte kendine göre bir zevki, zevkine göre bir icâdı…Herkesin resûh-ı fikriyesine, muhâkeme-i akliyesine göre bir içtihâdı vardır. İnsan yalnız okumakla kalmamalı, okunduğunu düşünmeli, düşündüğünü yazmalıdır. Erbâb-ı ihtisas âsar-ı sanatı ya taklit eder yahut tecdid. Bir eser-i icâd, bir fikir içtihâd ya beğenilir makbul olur yahut tashîh edilir, reddolunur. Bunun ikinci sureti bile faideden hali değildir. Hiç olmazsa insana bilmediğini bildirir." diyen şair şiirle nesri ayrı görmüş ve ek olarak şiirin herkes için farklı bir duyuş ve zevk olduğunu dile getirmiştir. 

              Bu dönemin eski-yeni tartışmalarının en çok yapıldığı tartışmalardan biri kafiyenin göz için mi kulak için mi olduğudur. Bu tartışmalarda İsmail Sefa, Ekrem'in yanında yer alarak 'kulak için kafiye' anlayışını savunmuştur. 

              İsmail Sefa edebiyat hakkında görüşlerini açıklayan yazılar yazmış, sanat ve sanatçı hakkındaki görüşlerini ortaya koymuştur. Sanatçının güzellikleri keşfeden, onları ortaya çıkaran kişi olarak tanımlamış, bunu yapan sanatçının bir dehaya sahip olması gerektiğini farklı bir duyuşla bunu yapması gerektiğini söylemiştir. 

                 Eserleri;
  • Sünûhât (Şiir, manzume)
  • Huz Mâ Sefâ (Şiir)
  • Mağdûre-i Sevdâ (Şiir, manzum diyalog)
  • Mevlid-i Pederi Ziyâret (Şiir)
  • Mensiyyât (Şiir)
  • Hissiyyât (Şiir)
  • Mülâhazât-ı Edebiyye (Eleştiri)
  • Muhâkemât-ı Edebiyye (Eleştiri) 

Yorumlar