Servet-i Fünûn Edebiyatı (1896-1901)

       Servet-i Fünûn edebiyatı adını dönemin fen bilimleri dergisi olan Servet-i Fünûn'dan alır. 1896'da Tevfik Fikret'in derginin yazı işleri müdürü olmasıyla birlikte dergi, edebî bir kimliğe bürünür. Servet-i Fünûn ya da diğer adıyla Edebiyyât-ı Cedide ile  birlikte edebiyatta 1860'dan beri devam eden eski-yeni tartışmalarında yeni edebiyatın üstünlüğünün kesinlik kazandığı bir döneme girilmiştir. Türk edebiyatı bu dönemde tema, konu ve teknik bakımdan batılı bir nitelik kazanmıştır. 

     Edebiyatta Batı'ya yönelişi vurgulamak için bu döneme 'yeni edebiyat' anlamına gelen Edebiyyât-ı Cedide denmiştir. Edebiyyât-ı Cedide'nin oluştuğu dönemde eski ve yeni olmak üzere edebiyatta iki eğilim vardı. Recaizade Mahmud Ekrem ve Muallim Naci arasında çıkan kafiye göz için mi kulak için mi tartışmasının sonucunda, kulak için kafiyeyi savunarak bu tartışmanın galibi olan Recaizade Mahmud Ekrem, eski  edebiyat taraftarlarına karşı yeni edebiyat taraftarlarını bir araya getirmek isteyerek, Galatasaray'dan öğrencisi olan Tevfik Fikret'i derginin başına getirdi. Tevfik Fikret'ten sonra Halid Ziya, Cenap Şahabettin gibi devrin önemli sanatçıları da dergiye katıldı ve Servet-i Fünûn dergisi devrin en büyük yayın organı haline geldi.  

      Bu dönem verilen eserlerin konusunu aile hayatı, bireysel konular, marazi aşk gibi konular oluşturur. Eserlerinde Tanzimat edebiyatında görülen siyasi ve politik konulara yer verilmez ve mümkün olduğunca içe dönük eserler verilmiştir. Bunun nedeni Edebiyyât-ı Cedide'nin oluştuğu dönem istibdadın en yoğun olduğu II.Abdülhamid dönemidir. 
   
    Dergi ve gazetelerin tamamı sansür altındaydı ve jurnalcilik vardı. Baskıdan sıkılan devrin aydınları o dönemde Manisa'nın bir köyüne yeleşmeyi bile düşünmüşlerdir. Durum böyle olunca yazarlar eserlerini içe dönük ve sanat kaygısıyla yazmışlardır. Osmanlıcada hiç kullanılmayan kelimeler sözlüklerden çıkartılmış, yeni mazmunlar oluşturulmuş, önceki dönemdeki dilde sadeleşme ve millileşme hareketinin tam tersi olarak sanatlı söyleyiş ön plana çıkmıştır. Buna bağlı olarak Edebiyyât-ı Cedide, 'salon edebiyatı' olarak da anılır. 

         Servet-i Fünûn sanatçıları Batı edebiyatını yakından takip etmişler  ve devrin şairleri parnasizm ve sembolizmden; romancıları da realizmden etkilenmişlerdir. Parnasizm ve sembolizmden etkilenmelerine bağlı olarak şiirlerde pitoresk tarz benimsendi. Buna bağlı olarak doğa/tabiat unsurlarından yararlanarak betimlemeler yapıldı ve tablo gibi şiirler yazıldı. Türk şiirine, Fransız şiirinde kullanılan hayal unsurları getirildi. Bu dönemde aruz ölçüsü kullanılmaya devam edilirken serbest müstezad, mensur şiir ve sone gibi yeni şiir şekilleri kullanılmaya başlandı. 

      Sanat, sanat içindir anlayışını benimseyen sanatçılar şiirde musikiye önem vermişlerdir. Şiirde iç(hissettiren şiir) ve dış(vezin, kafiye) musikiye önem verilir. Bu dönemde roman ciddi bir tür olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Halid Ziya modern romanın en önemli ismi olarak kabul edilir.

        Servet-i Fünûn edebiyatı milli olmaması, halktan kopuk olması, dilinin yapay olması gibi sebepler gösterilerek sık sık eleştirilerin hedefi olmuştur. Bu eleştirilerden en ünlüsü Ahmed Mithat Efendi'nin Sabah gazetesinde yazmış olduğu Dekadanlar adlı yazısıdır. Ahmed Mithat'a Cenap Şahabettin 'Dekadizm Nedir?' yazısıyla cevap vermiştir. 

         Servet-i Fünûn edebiyatının içinde olan bazı sanatçılar da zamanla bu edebiyatı eleştirmeye, eksik yönlerini dile getirmeye başladılar. Ali Ekrem, Şiirimiz başlıklı yazısında Servet-i Fünûn'u eleştirdi ama bu yazısı çok sert ve sübjektif olduğu gerekçesiyle Tevfik Fikret tarafından sansürlendi. Bu nedenle Ali Ekrem, Servet-i Fünûn'dan ayrılır  ve yazısını karşıt görüşlü dergi olan Musavver'de bastırır. Bu olayla birlikte Servet-i Fünûn'da anlaşmazlıklar ve ayrılıklar yavaş yavaş başladı. 

          1901 yılında Ahmed İhsan'la aralarında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle Tevfik Fikret dergiden ayrıldı, onun yerine derginin başına Hüseyin Cahid getirildi. Bir süre yayın hayatına bu şekilde devam eden dergi Hüseyin Cahid'in Fransızcadan çevirmiş olduğu 'Edebiyat ve Hukuk' adlı yazısı nedeniyle II.Abdülhamid tarafından kapatıldı. Altı hafta sonra dergi tekrar açılmış olsa da eski canlılığını tekrar kazanamadı ve topluluk dağıldı. 

        Servet-i Fünûn Sanatçıları:
  • Tevfik Fikret
  • Cenap Şahabettin
  • Halid Ziya Uşaklıgil
  • Mehmet Rauf
  • Hüseyin Cahid
  • Ahmed Hikmet
  • Süleyman Nazif
  • Süleyman Nesib 
  • Celal Sahir
  • Hüseyin Siret
  • Hüseyin Suad
  • Ali Ekrem
  • Ahmed Reşid
  • Faik Ali
  • Ahmed Şuayb
  • Safveti Ziya























Yorumlar